24 Aralık 2014 00:45

Kanlı bluzu hâlâ çeyizinde

Maraş Katliamının üzerinden 36 yıl geçti. Katliam mağdurlarının yaşadıklarına ve katliamın ortaya çıkardığı travmaya dair şimdiye kadar çalışma yapıldığını söylemek zor. Maraş Kıyımı adlı kitabıyla Maraş’ın tarihsel geçmişiyle birlikte katliamın yaşadığı dönemin koşullarını ortaya koyan Yazar Aziz Tunç, yeni kitabıyla Maraş Katliamının insani boyutunu gözler önüne seriyor.

Paylaş

Şerif KARATAŞ
İstanbul

Maraş Katliamının üzerinden 36 yıl geçti. Katliam mağdurlarının yaşadıklarına ve katliamın ortaya çıkardığı travmaya dair şimdiye kadar çalışma yapıldığını söylemek zor. Maraş Kıyımı adlı kitabıyla Maraş’ın tarihsel geçmişiyle birlikte katliamın yaşadığı dönemin koşullarını ortaya koyan Yazar Aziz Tunç, yeni kitabıyla Maraş Katliamının insani boyutunu gözler önüne seriyor.

Katledilen 88 insanın hikayesini kitaba taşıyan Tunç, bu yönüyle de önemli bir çalışma yaptı. Fırat Yayınlarından çıkan “Beni Sen Öldür” Maraş/ 78 kitabıyla Maraş Katliamının görmezden gelinen yönlerini Tunç ile konuştuk.

Kitabı yazma nedenini Aziz Tunç şu cümlelerle dile getiriyor: “ Maraş Katliamına dair her bulunduğumuz yerde bir şeyler yapıyoruz, katliamda yaşamını yitirenleri anıyoruz. Ama ölenlere dair hiçbir şey bilmediğimizi fark ettim. Katliamda yaşamını yitirenler kimlerdi diye bir soru kafama takıldı. Bu durum beni rahatsız etti.”

Kitap için çalışmalarına başlayan Tunç, 2012’de KCK adı altında yapılan operasyonlarda İstanbul’da gözaltına alındığı için çalışmalarını yapamaz. Fakat cezaevinde kaldı sürece içinde çalışmayı yapmak için kendisini motive eder. Haziran ayında cezaevinden çıkan Tunç, hemen kitap çalışmasına başlar. Katliamda 4 bebek ile yaralı kurtulduktan sonra yaşamını yitiren 2 kişiyle toplam 6 kişinin kayıtlara geçmediğini anlatan Tunç, devletin açıkladığı 111 rakamına 6 isim daha ekliyor. KCK davasında kendisine yurt dışına çıkma yasağı olduğu için ilk önce bu duruma üzülür. Zira ilk olarak katliam mağdurlarının yurt dışında olduğunu düşünür. Fakat yaptığı çalışmada katliam mağdurlarının çoğunun Türkiye’de olduğunu görür. Yurt dışı yasağı kararına bir nevi sevinen Tunç, sadece katliamda yaşamını yitiren Ali Akıncı’nın ailesine ulaşamaz. 360 kişiyle görüşme yapan Tunç, 70’e yakın görüşmesini ise kayıt altına alır. Katliamla ilgili bilgilerin kitap çalışmasıyla daha fazlalaştığını ve eksikliklerini ortaya çıkardığını anlatan Tunç, yaptığı her görüşmeden sonra ne kadar doğru bir iş yaptığına olan inançla çalışmasını ara vermeden sürdürdü. Hayatının en devrimci işi olarak gördüğü bu çalışması olarak gören Tunç, katliamda yakınını kaybetmiş bir kadının kendisine dakikalarca sarılıp ağlaması da katliam mağdurların yaşadıklarını özetler.

BENİ SEN ÖLDÜR!

Katliam sırasında 16 yaşında genç bir kız olan Selda Bilmez’in yaşadıkları ise katliamın vahşetini ve yarattığı travmayı ortaya koyan örneklerden sadece biri. Tunç şöyle anlatıyor: “Bana dedi ki, Annemi vurduklarına ona sarıldım üstümdeki bluzum kanlandı, ağabeyimler vurulunca aynı şekilde onlara da sarıldım. Bluzum kanlandı. O bluz çeyizim oldu. Ne yıkayabiliyordum. Ne de atabiliyordum’… Ve o bluz hâlâ duruyor. Bu nasıl bir şey yıllarca annesi ve ağabeylerinin  kanıyla bulanmış bir bluzu saklamış!”  Kitaba adını veren Beni Sen Öldür’ün hikayesini de şöyle anlatıyor Tunç, “Beni sen öldür, diyen, Sünni bir anne. Eşi Alevi. Evlerine saldırdıklarında önce Sünniliğin verdiği güvenle iletişim kurmaya çalışıyor. Bize saldırmayın diye çırpınıyor. Bunun karşılık bulmadığını anlıyor. Saldırı şiddetlenerek evlerine yöneldiğinde kadın çocukların öldürüleceğini düşünerek, onların öldürülmesini görmemek, kendisine tecavüz edileceğini düşündüğünü ve bunu istemediği için kocasına diyor ki, ‘Onların eline bırakma. Beni sen öldür’ diye.
Saldırıda çocuğu öldürülüyor. Kocası ve kendisi ağır yaralanıyor. Tedavi görüyorlar. Kocası iyileşiyor. Kendisi yatalak kalıyor. Ve sonrasında intihar ediyor. Beni sen öldür, sözünün karşılığını yaşıyorlar.”

HER TÜRLÜ VAHŞET YAŞANDI

Katliamda vahşetin her türlüsünün yaşandığına dikkat çeken Tunç şöyle devam ediyor: “Ali Tıraş 13-14 yaşında bir çocuktur. Saldırganlar  tarafından yakalanır. Elleri, kolları kesilerek, kazana konur ve kaynatılır. Bu öyle rastgele bir bilgi değil, dosyada da yer alan bir bilgi. Bir insanı öldürmek anlaşılır, bir insanı öldürüp kolunu bacağını kesip, kazana koyup kaynatmak neyin nesi!  Musa Funda 1977’de CHP milletvekili adayıdır. Katliam sırasında komşusu Musa Suna’yı korumaya gider. Genç biri olduğu için saldırganlara karşı direnir. Direnişin farkında olan saldırganlar pusu kurarak Musa Funda’ya yolunu şaşırtırlar, Musa Funda öldürüldükten sonra Musa Suna’ların evi katliama dönüşür. Musa Funda direndiği için cesedi ateşe atılır. Eşi bana dedi ki. Musa evden çıktığında banyo yaptığı için sabahleyin gömlek giydiği için gömlekten tanıdım. Aziz Tüzün de, Hasan Bıldırcan, İbrahim Ergül de… Hepsi ateşe atılır…”


YARGILAMA AKLAMAYA DÖNÜŞTÜ

Maraş Katliamının yargılama sürecinin de katliamın üstünü örtmek ve saldırganları aklamaya yönelik olduğunu anlatan Aziz Tunç, katledilenlerden sadece 3 kişinin katilinin bilindiği geriye kalanların ise hepsinin faili meçhul olarak görüldüğünü belirtiyor. Mağdurların yanında olmak ve adaletsizliğe itiraz etmek isteyen Adana’lı üç avukatın ise paramiliter güçlerin hedefi olmaktan kurtulamadığını anlatan Tunç, “Bu avukatlar, Ahmet Albay CHP Adana İl Başkanı, Avukat Ceyhun Can TİP İl Başkanı ve Halil Sıtkı Güllüoğlu” diyor.


KATLİAM BİR ETNİK TEMİZLİKTİ

Aziz Tunç, katliamın Kürt ve Alevilere yönelik bir katliam olarak tanımlanmasının eksik olduğunu düşünüyor. Katliamın Türk İslam anlayışı üzerinden Maraş’ta bir etnik temizlik katliamı olarak görülmesi gerektiğini belirten Tunç, katliamda Çerkez, Sünni, Çingenelerin de katledildiğini anlatıyor. Tunç şöyle devam ediyor: “Bilinen bir sahne vardır. Cenaze töreni ve öğretmenler. İki tane öğretmen öldürüldü. Mustafa Yüzbaşıoğlu Maraş merkezli Türk Sünni Elbistanlı olan ve Türk Alevi öğretmen olan Hacı Çolak. Cenaze töreninin başında Mustafa Yüzbaşıoğlu’nun anne ve babası var. Maraş yerlileri var. Saldırıya uğrayanlar da onlardır. Biz hep şöyle zannediyoruz: Kürtler ve Aleviler cenaze törenini yaparken, bir saldırıya uğramışlar. Böyle bir durum yok. Cenazelere katılanların yüzde 30’u Maraş’ın yerlisi Türk Sünnilerdir. Maraş Katliamını Alevilere ve Kürtlere yapılmış gibi göstermek eksik.”

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
ÖNCEKİ HABER

Sahnede yeni komedi: Hoşgeldin boyacı

SONRAKİ HABER

ETF’de yetkiyi işçi verdi, fiili TİS imzalandı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa